top of page
Ara

Türkiye'de Dans Etmek -1: Kimlik Bunalımı

  • Yazarın fotoğrafı: Ecem Başak Albayrak
    Ecem Başak Albayrak
  • 13 Kas 2024
  • 3 dakikada okunur

Ömrümün yarısını çoktan geçmiş olan dans hayatım beni bu konuda konuşmak konusunda o kadar çok uçuruma sürükledi ki, yine de bu ana kadar hep metanetimi koruyup kendi hayatıma devam etmek için çabaladım. Bir yandan da hayatının şu döneminde bu tutkuyu benimle paylaşan insanlarla dans dünyasına, endüstrisine, hele ki pek çok konuda endüstrileşmeyi bilememiş ülkemizin dans ile olan ilişkisine dair duyduğum karın ağrısı hakkında çokça konuştum. O yüzden bu karın ağrısını tek başıma yaşamadığıma inanarak içimi dökmek istiyorum. Bir umut beraber tedavi edebiliriz diye.


Stüdyoya adımımı atıp dans adına eğitildiğim günden bugüne kadar hem devlet terbiyesi ile yetişmiş hocalarımı hem de tam zıttı disiplinden gelmiş hocalarımı deneyimleme şansına eriştim. Bana kattıkları güçleri, yaraları, disiplini, travmaları anlamlandırmak benim için gerçekten vakit aldı. Ben de bir nevi ortaya karışık bir hale büründüm. Çok şükür ki bu yaşanmışlıkları ayırt edip anlamlandıracak hali hazırda on dört senem olmuşken daha nice on dört senelerimi bunun için kullanabilirim. Bu da kamuya açıldığım ilk gün olarak dursun.


Bence hepimizin şunu anlaması gerekiyor: biz yanlışlar üzerine kurulmuş bir cumhuriyet üzerinde yaşıyoruz. Onlarca yıldır yanlışların ardı arkası kesilmeyen ve deforme olmaya meyletmiş bir toplum halinde yaşıyoruz. Devlet ne kadar yanlışsa biz de genel çerçevede bir o kadar yanlışız. Nadiren çıkmış doğrularımıza da iyi bakmasını bilmiyoruz. Yıllardır süre gelen kimlik bunalımımız bizi rüzgar nereye eserse oraya savuruyor. Dünya hızlandıkça biz de o hıza yetişmek için kum zemine hanlar, saraylar dikmeye kalkışıyoruz. Günlük hayatımıza işlemiş bu sureti elbette bu ülkede güç bela kurulmuş olan dans dünyamıza da taşıyoruz. Buna da karşılık olarak şu geliyor: Artık elimizde nur topu gibi "eğitmen" adı altında isminin yanına unvan koymuş bir topluluğumuz var. İki koreografi öğrenerek alışveriş çeki dağıtır gibi eğitmenlik hakkında fikirleri bu kadar kısa zaman içerisinde oluşmamış insanlara otorite dağıtıyoruz. Dans stüdyolarımızda şöhret yerde boncuk gibi gezerken işin teknik kısmına gelince "aman şimdi canları acımasın" düşüncesi ile dans dünyasına yeni girenlerin tadını hiç kaçırmıyoruz. Ne öğrettiğimizi de bilmiyoruz zaten. Sonra da bu insanların yaptıklarında mutlu olmaları için suni, sanal bir dünya yaratıyoruz. Bu artık sonuç odaklı yaşamanın ötesini de geçti çünkü sonuçların anlamları düşmüş dikkat seviyemiz kadar boşalmış durumda ama çok şükür ki yine günü kurtarıyoruz. Bu ülkede bir şeylerin değişmesi için koştuğumuz "hava delikleri" bir bakmışız ki böylesine özgür platformlarda bile aynı hastalıklı görüşe hizmet ediyor.


"Ele ayağa düşmüş" gibi elitist bir tavır takınmak istemiyorum ancak dansı bir perdenin arkasına sakladığımız popülist, cinsiyetçi, pornografik nedenlerle tembel bir forma sokup insanlara bunu servis etmek konusunda bir problem görmemek hangi vicdana sığıyor bilmiyorum. Hadi daha da ileriye gideyim belki bu raddede düşünülmemiştir: Bu ülkede bitmek bilmeyen kadın cinayetlerine, cinsel saldırılara, ya da gençliğin şu anda yaşadığı belirsiz dünyada cebelleştiği depresyon eğilimine yağ süren devlet politikalarından gördüğüm manzara ile hiçbir farkı yok.


Elbette ki derdim bütün bir ülke gerçeğinin suçunu dans dünyasına yıkmak değil ki dans dünyamız öyle bir otoriteye de sahip değil ancak ülkede giden yanlışlara alet olacaksak böylesine provokatif ve mücadeleci bir sanat formu ile derdimiz nedir? Buradaki asıl problem düşünmeden hareket etmemiz. Problem endüstride ne şakşaklanıyorsa biz de arkasından gittiğimizde doğru yaptığımızı zannettiğimiz yalanı ile yaşanması. Problem otoritelerin kendi öğrencileri ile açık açık dalga geçmesi. Problem bu ülkede dans adına doğru şeyler yapmak adına vakit harcayanlara aleni olarak saygısızlık edilmesi. Dans adına kendi balonumuzdan dışarı çıkıp bir çatı altında toplanıp konuşmak konusunda bile aciz haldeyiz. Bence kendimizden, kimliğimizden inanılmaz rahatsızız ve maalesef buna sebep olacak çok şey yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz.


Hala öğrenmeye çalışan, nice senelerimi dansa harcamaya hazır bir öğrenci olarak bu durumdan oldukça rahatsızım. Ben ve benim gibi senelerce bunun için dizlerini, dirseklerini çürütmüş, nefesini tüketmiş insanlara saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Bu hastalıklı durumu tedavi etmek için konuşmak, tartışmak isterseniz lütfen çekinmeyin. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Eğitmenler kendi kimliklerini çözümlemedikleri, araştırmayı sadece trendlerde olandan ibaret olduğunu düşünüp günü kurtarmakla uğraştıkları sürece, yaşadıkları çevrenin paradigmalarını anlamadan hastalıklı değer yargılarını öğrencilere kelimeleri kadar pratiklerine de yansıttıkları sürece bu ülkenin yaraları deşilmeye devam edecek.






 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Gri Vimeo Simge
  • Gri LinkedIn Simge
  • Gri Instagram Simge
  • Gri YouTube Simgesi

Ankara, TURKEY

bottom of page